İstanbul Sözleşmesi Davasına Katılma Talepli Dilekçem

DANIŞTAY 10. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA,

DOSYA NO: 2021/1747 E.

DAVACI: Meral Akşener – İYİ PARTİ Genel Başkanı

DAVALI: T.C. Cumhurbaşkanlığı

DAVALI YANINDA

KATILMA TALEBİNDE BULUNAN: Süleyman Arslan

KONU: İstanbul Sözleşmesinin Türkiye açısından feshedilmesine dair 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali talepli davalara davalı Cumhurbaşkanlığı yanında katılma talebiyle, davacıların Cumhurbaşkanı Kararının iptali taleplerinin reddine, buna karşılık 6251 sayılı Kanunun, TBMM İçtüzüğünün 90. maddesinin ve Anayasa’nın 90. maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesine itiraz yolu ile iptali için başvurulmasına karar verilmesi talebi.

AÇIKLAMALAR:

GİRİŞ / ÖZET:

İstanbul Sözleşmesinin Türkiye açısından feshine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararına karşı açılan iptal davaları başta şahsım, çocuklarım ve ailem olmak üzere tüm milletimizin insan haklarını ilgilendiren bir karardır. Olumlu veya olumsuz yönde verilecek kararın şahsım, ailem ve hukukumu etkileyen çevremin geleceği üzerinde sonuç doğurması mutlaktır. Davanın reddinde başta şahsım ve ailem olmak üzere milletimizin hukuki yararı, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisi bulunmaktadır.

Sözleşmenin kabulünden feshine kadarki süreçte yaşananlar ve açılan davalar Anayasamızdaki boşlukları ve mevzuatımızdaki çelişkileri açığa çıkardığı gibi acilen yeni bir Anayasa yapılması ihtiyacını da ortaya koymaktadır. Ülkemiz, İstiklal Marşı’nı esas alan bağımsız, tutarlı ve evrensel bir Anayasa’ya acil ihtiyaç duymaktadır. Nitekim İnsan Hakları Eylem Planında da bu yöndeki irade sayın Cumhurbaşkanımız tarafından tüm milletimize hitaben ifade edilmiştir.

Diğer yandan, hukukumuzda İstanbul Sözleşmesi gibi yeni insan hakları tanımlayan temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmaların anayasa değişikliklerinde uygulanan şekil şartlarına tabi olmaksızın ivedilikle ve TBMM salt çoğunluğuyla kabul edildikleri, nitelikli çoğunlukla veya halkoyuyla kabul edilen Anayasa maddelerini etkisiz hale getirebildikleri ve Anayasa’dan daha üst bir değer kazanabildikleri görülmektedir. Milletlerarası andlaşmaya rağmen Anayasanın esas kabul edilmesi durumunda ise, milletlerarası andlaşma hükümleri ihlal edilmiş olmaktadır. Halbuki, böylesi durumlarda milletlerarası andlaşmaların anayasa değişikliklerine uygulanan usule tabi tutularak yürürlüğe konulması, Anayasa ve milletlerarası andlaşma hükümleri arasında çelişki ortaya çıktığında milletlerarası sözleşmenin değil Anayasa hükümlerinin esas kabul edilmesi, öncelikle uygulanması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmaların anayasa değişikliklerinde uygulanan usule tabi tutulmaksızın ve andlaşmaya çekince ve beyan konulmaksızın salt çoğunlukla kabul edilen kanunla veya tek başına Cumhurbaşkanlığı onayıyla kabulü ise aklın, mantığın, hukukun, Anayasa’nın ve millet iradesinin kabul edebileceği bir durum değildir. Esasen bu durumda usulüne uygun yürürlüğe konulmuş bir milletlerarası andlaşmanın varlığından bahsetmek mümkün değildir. Aksinin kabulü ise salt çoğunlukla devlet içinde devredilemeyen yasama, yürütme ve yargı yetkisinin, topyekün millet egemenliğinin Meclis salt çoğunluğunca başka devletlere veya uluslararası örgütlere devri anlamına gelir. Bu ise, bütünüyle Anayasa’ya aykırıdır ve ilgili maddeleri “Anayasa aykırı anayasa normu” haline getirir. Bu durumda söz konusu Anayasa maddeleri ve diğer hukuki düzenlemeler de iptal edilmeli, yeniden düzenlenmelidir.

Bu bağlamda, İstanbul Sözleşmesi’ndeki bazı düzenlemeler ve 6251 sayılı uygun bulma kanunu hem kabul edilme usulü hem de esası açısından Anayasa’ya ve diğer mevzuata, On Birinci Kalkınma Planına, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalara aykırıdır. Cumhurbaşkanı Kararı bu hukuksuzluğu ortadan kaldırmıştır. Cumhurbaşkanı fonksiyon gaspında bulunmamış, usulde paralellik ilkesini ihlal etmemiş, Meclisin çıkardığı Kanunu feshetmemiş, sadece kendi onaylama kararını sona erdirmiş ve iptal etmiştir. TBMM tarafından kabul edilen 6251 sayılı uygun bulma kanunu halen geçerli olarak Cumhurbaşkanının önündedir. Bu durumda tamamlanmamış bir yürütme işlemi veya bir yasama faaliyeti vardır. Cumhurbaşkanı kararının Danıştay tarafından iptali halinde de durum farksızdır. Cumhurbaşkanı kararının iptali halinde yasama organının çıkardığı 6251 sayılı uygun bulma kanunu da iptal edilmiş olmayacaktır. Her iki halde Cumhurbaşkanı Anayasa’nın 104. Maddesinin 6’ncı fıkrası uyarınca 6251 sayılı kanunu tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir, anayasa değişikliklerine uygulanan usulle uygun bulma kanunu çıkarılmasını talep edebilir veya aynı maddenin 12’nci fıkrası uyarınca Anayasa değişikliğine neden olan bir kanun olarak değerlendirerek gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunabilir.