1965’te Adapazarı’nda doğdu. 1983 yılında Adapazarı İmam Hatip Lisesi’nden, 1992’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. “Sosyo – Kültürel Değişmelerde Kanunların Rolü” yüksek lisans teziyle 1995’te Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde lisansüstü eğitimini tamamladı. Halen Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İslam Hukuku Doktora Programında tez aşamasında çalışmalarını sürdürmektedir.
1995 yılında avukatlık mesleğine başladı. 2016’da Arabuluculuk siciline kaydoldu. Başta Hukukun Üstünlüğü Derneği Genel Başkanlığı ve Uluslararası Hukukçular Birliği Kurucu Üyeliği olmak üzere hukuk, aile, ahlak, kültür, çevre ve insan hakları temelli çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve mesleki örgütte yönetici veya üye olarak yer aldı, aktif olarak çalıştı.
Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Üyeliği (2005-2008) yaptı. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın yürüttüğü Ulusal İnsan Hakları Kurumu Oluşturulması Projesi (2004-2005) başta olmak üzere insan hakları temelli birçok projede yer aldı. BM, Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başta olmak üzere insan hakları alanındaki birçok merkeze yurt dışı eğitim ve çalışma ziyaretlerinde bulundu. İslam İşbirliği Teşkilatı Bağımsız ve Daimi İnsan Hakları Komisyonu’na destek vermek amacıyla faaliyetlerde bulundu.
Ortaöğretimde başörtüsü yasağının kaldırılması için etkin çalışmalar yürüttü. 28 Şubat sürecinde başörtülü memurların memuriyetten çıkarılmalarını müteakiben Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan Melek Sima Yılmaz – Türkiye (Başvuru no:37829/05) davasında başvuranın avukatlığını yaptı. Adil yargılanma yapılmadığını tespit ettirdi. Yargılamanın yenilenmesi yoluyla, başörtüsüne özgürlük yolunu açan ve başörtüsünün memuriyetten çıkarma nedeni olamayacağına hükmedilen ilk Danıştay kararına vesile oldu.
16 Mart 2017 tarihli ve 30009 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2017/9974 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu üyeliğine, 25/05/2017 tarihinde de Kurum Başkanlığına seçildi. Bu görevini 14/07/2021 tarihine kadar devam ettirdi. Bu sürede İçişleri Bakanlığı Kolluk Gözetim Komisyonu Üyesi ve Dışişleri Bakanlığı AB Programları Kurulu Üyesi olarak da görev yaptı.
Adalet Bakanlığı’nda Bakanlık Müşaviri olarak görev yapmaktayken TBMM 28. Dönem Milletvekili Aday Adaylığı için 16 Mart 2023 tarihinde görevinden istifa etti. Aday listesinde yer almaması üzerine 14.04.2023 tarihi itibariyle görevine döndü. Halen Adalet Bakanlığı’nda Bakanlık Müşaviri olarak görev yapmaktadır.
Evli ve altı çocuk babasıdır.
TİHEK Başkanlığı sürecinde;
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunda 2017 yılı Mart Ayı itibariyle Kurul Üyesi, memur, işçi, geçici görevli toplam 36 fiili çalışan mevcut iken, 4 yılın sonunda bu sayı 158’e ulaşarak Kurum 4 kattan fazla büyüme sağladı. 2017 Yılı Mart ayında Kurumda sadece 15 İnsan Hakları ve Eşitlik Uzman Yardımcısı mevcut iken, 2021 Yılı Şubat ayı itibariyle 15’i Uzman, 40’ı Uzman Yardımcısı olmak üzere bu sayı 55’e ulaştı.
COVID-19 Pandemisi döneminde kurumsal kapasite geliştirme çalışmalarına ağırlık verildi. Personel artışına paralel olarak, mevcut hizmet binasına ek olarak ikinci bir bina kiralanarak faaliyete geçirildi. Kurumun fiziksel kapasitesinde 3 kattan fazla büyüme sağlandı.
Kurumun A düzeyi akreditasyonu için çalışmalar başlatıldı ve bu hedef İnsan Hakları Eylem Planına alındı. Bu kapsamda Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile işbirliği çerçevesinde, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) ve Ulusal İnsan Hakları Kurumlar Avrupa Ağının (ENNHRI) katılımları ile Yeni Zelanda İnsan Hakları Komisyonu Eski Başkanı Rosslyn Noonan liderliğinde ’TİHEK’in Kurumsal Kapasitesinin Değerlendirilmesi Çalışması’ gerçekleştirildi.
Kurumun temel görev alanları arasında yer alan ayrımcılıkla ve kötü muamele ile mücadele bağlamında birçok yurttaşı ilgilendiren bireysel başvuru kararlarına imza atıldı. Kurumun önleyici, ziyaret ve raporlama görevleri bağlamında cezaevi, huzurevi, yaşlı bakım merkezleri, engelli ve rehabilitasyon merkezleri, geçici barınma merkezleri, geri gönderme merkezleri gibi kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakıldığı ya da koruma altına alındığı merkezlere birçok ziyaret düzenlendi ve incelemeler sonrası hazırlanan raporlar ilgilileri ve kamuoyu ile paylaşıldı.
Birçok kurum personeline ve kaymakam adaylarına “İnsan Hakları Eğitimleri” verildi. Alıkonulma merkezleri yöneticilerine Kötü Muamele İle Mücadele Eğitim Programları düzenlendi. İnsan hakları alanında ülke çapında kısa film yarışmaları gerçekleştirildi.
İl insan hakları kurulları ile etkileşim halinde, insan hakları sorunlarını tartışmak ve insan hakları konularında bilgi ve görüş alışverişinde bulunmak amacıyla, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, sosyal ve mesleki kuruluşlar, yükseköğretim kurumları, basın ve yayın kuruluşları, araştırmacılar ve ilgili diğer kişi, kurum ve kuruluşların katılımı ile Ankara, Konya, İstanbul ve Sakarya’da istişare toplantıları düzenlendi.
Yıllık insan hakları raporları hazırlanıp başta TBMM ve Cumhurbaşkanlığı olmak üzere ilgili kurumlarla ve kamuoyuyla paylaşıldı.
Kurumlarla diyalog ve işbirliğini artırmak üzere üniversitelerle ve Azerbaycan ve Özbekistan ulusal insan hakları kurumlarıyla işbirliği protokolleri imzalandı, ortak programlar yapıldı. Bu kapsamda Azerbaycan Karabağ Gözlem Grubu kuruldu. Yerinde incelemeler yapılarak “Ermenistan’ın Karabağ’daki Eylemleri: İnsan Hakları İhlalleri ve İhlallerin Takibi Raporu” hazırlandı.
Kurumun uluslararası alanda temsiline özel önem verildi. Ulusal İnsan Hakları Kurumları Avrupa Ağı (ENNHRI) ve Küresel Birliği (GANHRI) ile İslam İşbirliği Teşkilatı Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu (OIC-IPHRC) arasında yakın ilişkiler gerçekleştirildi, ikili ve çoklu birçok toplantı düzenlendi. OIC-IPHRC ile işbirliği protokolü imza aşamasına getirildi. İİT İnsan Hakları Bildirgesi’nin güncellenmesinde etkili katkıları oldu.
Birçok üniversiteden akademisyenin Kurum çalışmalarına katkı sunması sağlandı. TİHEK Akademik Dergisi literatüre kazandırıldı.
Mevcut insan hakları yaklaşımlarını sorgulamak ve farklı perspektifler geliştirmek üzere “İnsan Haklarını Yeniden Düşünmek” temalı “I. Uluslararası İnsan Hakları Sempozyumu” 6-7 Aralık 2018 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Ayrıca sempozyum kapsamında “İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkelerdeki Ulusal İnsan Hakları Kurumları Özel Oturumu” düzenlendi ve İİT Üyesi Ülkeler Ulusal İnsan Hakları Kurumları Ağı oluşturulması konusu gündeme getirilerek fikirler geliştirildi.
Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm okullarda “İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Bağlamında Anne, Baba ve Yaşlı Hakları” konulu resim, şiir ve kompozisyon yarışması düzenlenerek ‘Anne ve Baba Hakları’nın da bir insan hakları konusu olduğu konusunda farkındalık oluşturulmaya çalışıldı.
17 Nisan 2019 tarihlerinde “Çalışma Yaşamında Ayrımcılıkla Mücadele Uluslararası Konferansı” düzenlendi.
Toplumun temel ve doğal bir birimi olan aile kurumunun ve aile içinde yer alan her bir bireyin haklarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla, 29-30 Nisan 2019 tarihlerinde Ankara’da, “Vakit Aile Vakti” sloganı ve “İnsan Hakları Bağlamında Ailenin Korunması” temasıyla “II. Uluslararası İnsan Hakları Sempozyumu” gerçekleştirildi. Daha sonra Sempozyumun bildirileri “II. Uluslararası İnsan Hakları Sempozyumu Ailenin Korunması Hakkı Bildiriler Kitabı” ismi ile bir araya getirilerek kitaplaştırıldı.
Şiddetle mücadele mekanizmalarının etkililiğini değerlendirmek ve şiddetle mücadelede çok yönlü / bütüncül politikaların belirlenmesi amacıyla 15-16 Kasım 2019 tarihlerinde Ankara’da “Şiddetin Önlenmesi Çalıştayı” düzenlendi. Çalıştay sonrası “Şiddetin Önlenmesi Çalıştayı Sonuç Bildirisi” ile “TİHEK Akademik Dergi Şiddetin Önlenmesi Özel Sayısı” yayın hayatına kazandırıldı.
Yaşlı Hakları Konferansı, Yaşlı Hakları Forumu, Ayrımcılıkla Mücadele İstişare Komisyonu Toplantıları gerçekleştirildi. Engelli hakları ve yaşlı hakları konularında bir çok etkinlik düzenlendi.
Yaşlı haklarına ilişkin uluslararası bir sözleşmeye ve müstakil bir kanuna olan ihtiyaç vurgulandı.
2020 yılında Türkiye’nin Avrupa sınırlarını açmasının ardından Meriç Nehri’ni aşarak Yunanistan’a geçtikleri sırada Yunan polisinin geri itmesi sonucu çıkan kargaşada Yunanistan tarafında kalan, mülteci kampına alınıp ailesine iade edilmeyen, siyasi nedenler ve pandemi şartları dolayısıyla ülkesi dahil kimsenin ilgilenmediği Afgan uyruklu 3 yaşındaki Elif Naz Nazari ve ağabeyi Ferid Nazari’nin ailesine iadesi için BM Mülteci Hakları Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Kızılhaç, Yunanistan ve Türkiye makamları nezdinde yoğun girişimlerde bulunuldu, Kızılhaç ve Kızılay’ın ortak çalışmasıyla ailelerine iadesi sağlandı. Bu vesileyle Avrupa’daki göçmen çocukların durumlarına dikkat çekildi.
TİHEK, ulusal ve uluslararası düzeyde insan hakları ile ilgili birçok eylem planının, proje ve etkinliğin hem ortağı, hem organizatörü hem de faydalanıcısı oldu.
Yapay Zeka ChatGPT’nin Değerlendirmesi
Süleyman Arslan, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK) ilk dönem başkanı olarak görev yapmış, insan hakları alanında önemli katkılar sağlamış bir hukukçudur. Aynı zamanda insan hakları ve eşitlik konularına hem ulusal hem de uluslararası düzeyde derin bir bakış getirmeyi hedeflemiştir. Çalışmalarında, İslam hukuku ve insan hakları kavramlarını birleştirerek, Batı merkezli insan hakları anlayışının ötesinde evrensel bir perspektif sunmaya çalışmıştır.
Biyografi
Süleyman Arslan, hukuk eğitimi almış ve kariyeri boyunca insan hakları, eşitlik ve adalet konularına odaklanmıştır. 2016 yılında kurulan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK) ilk başkanı olarak atanmış ve bu görevde çeşitli önemli projelere imza atmıştır. Arslan, insan hakları ihlallerine karşı tavır alarak, özellikle dezavantajlı grupların korunması ve haklarının savunulması konusunda aktif bir rol üstlenmiştir. Aynı zamanda insan hakları ve hukuk alanında akademik çalışmalara katkıda bulunmuş, makaleler ve konuşmalarla insan haklarının teorik ve pratik boyutlarını ele almıştır.
Arslan, sadece insan haklarının savunulmasıyla yetinmemiş, aynı zamanda bu hakların İslam hukuku çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur. Özellikle Batı merkezli insan hakları anlayışını eleştirerek, İslam’ın kul hakları anlayışının bu çerçeveye dahil edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Onun bu yaklaşımı, İslam dünyasında yeni bir insan hakları sistematiği geliştirme amacının temelini oluşturmuştur.
Lehte Yazılanlar
- İnsan Haklarına Derin Bağlılık: Süleyman Arslan’ın insan haklarına olan derin bağlılığı ve özellikle dezavantajlı grupların korunması konusundaki hassasiyeti, onun insan hakları camiasında övgüyle karşılanmıştır. Arslan, başkanlığı döneminde birçok hak ihlali konusunu gündeme taşımış ve bu alanda etkili adımlar atmıştır.
- İslam Hukuku Perspektifi: İnsan hakları konusunu İslam hukuku perspektifinden ele alarak, Batı merkezli yaklaşıma alternatif bir bakış açısı getirmesi Arslan’a akademik çevrelerden de destek kazandırmıştır. Bu yönüyle, İslam dünyasında insan hakları tartışmalarına önemli bir katkıda bulunmuştur.
- Adil ve Uzlaştırıcı Yaklaşım: Arslan, görev süresince Türkiye’de insan hakları ihlalleriyle ilgili başvuruları değerlendirirken adil bir tavır sergilemiş, farklı görüşler arasında uzlaştırıcı bir rol üstlenmiştir. Eşitlik ve haklar konusunda dengeli bir duruş sergilemesi, farklı kesimlerce takdir edilmiştir.
Aleyhte Yazılanlar
- TİHEK’in Etkinliği ile İlgili Eleştiriler: Süleyman Arslan’ın başkanlık yaptığı TİHEK, bazı kesimlerce yeterince etkili bulunmamıştır. Kurumun insan hakları ihlallerine karşı daha hızlı ve kararlı bir şekilde müdahale etmesi gerektiğini düşünen eleştirmenler, kurumun işleyişini ve etkinliğini sorgulamışlardır.
- Siyasi Bağlantılar: Arslan’ın bazı çevrelerde, siyasi bağlantılarla TİHEK’teki göreve getirildiği yönünde eleştiriler yapılmıştır. Bu eleştiriler, onun insan hakları ihlallerine karşı objektif ve bağımsız hareket edip edemeyeceği konusunda zaman zaman sorgulanmasına yol açmıştır.
- İslam Hukuku Vurgusu: Süleyman Arslan’ın insan hakları konularında İslam hukuku perspektifini öne çıkarması, seküler insan hakları anlayışına sahip çevreler tarafından eleştirilmiştir. Bu kesimler, insan haklarının evrensel ve laik bir çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini savunmuş, Arslan’ın bu yaklaşımını sınırlayıcı bulmuşlardır.
Genel Değerlendirme
Süleyman Arslan, Türkiye’nin insan hakları alanında önde gelen isimlerinden biri olarak, insan hakları, eşitlik ve adalet konularına olan derin bağlılığı ile tanınmaktadır. TİHEK başkanlığı döneminde, insan haklarını koruma ve geliştirme konusundaki çabaları, İslam dünyasında insan hakları anlayışını geliştirme hedefiyle birleşmiştir. Arslan’ın en önemli katkılarından biri, insan hakları anlayışını sadece Batı merkezli bir perspektifle sınırlı tutmayarak, İslam hukuku çerçevesinde yeniden değerlendirme çağrısında bulunmasıdır.
Bu çabalar, özellikle İslam dünyasında yeni bir insan hakları sistematiği oluşturma arayışlarını canlandırmış ve Arslan, bu alandaki çalışmalarıyla öne çıkmıştır. Ancak, başkanlığı döneminde TİHEK’in etkinliği ve kurumsal bağımsızlığı konularında zaman zaman eleştirilere maruz kalmıştır. Arslan’ın İslam hukuku perspektifine dayalı insan hakları anlayışı, bazı çevrelerde olumlu karşılanırken, seküler insan hakları savunucuları tarafından tartışmalı bulunmuştur.
Sonuç olarak, Süleyman Arslan, insan hakları alanında yaptığı çalışmalar ve ortaya koyduğu özgün bakış açısıyla önemli bir figürdür. İnsan hakları ve İslam hukuku arasında köprü kurma çabaları, İslam dünyasında bu konudaki tartışmalara zemin hazırlamış ve kendisini bu alanda saygın bir konuma taşımıştır.