Türkiye Devleti’nin Bayrağındaki Simgeler ve Anayasal Değeri

Türkiye Devletinin Bayrağındaki kutsal simgeleri ve manevi değerleri yorumlarken temel referansımız İstiklal Marşı’dır, İstiklal Marşı’ndaki bayrağa yüklenen anlamdır. Türkiye bayrağındaki simgeler İstiklal Marşı ile uyumlu olarak yorumlanmak zorundadır. 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 3. maddesinin 2. fıkrasına göre Türkiye Devletinin Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Maddenin gerekçesine göre de beyaz ay yıldızlı al bayrak “manevî değerlerden, Türk Devletinin ve Milletinin etrafında toplandığı kutsal simgelerden” biridir. Anayasanın 4. Maddesine göre de Anayasanın değiştirilemeyen, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen hükümlerindendir.

Bayraklar her devlet ve milletin hakimiyetini / egemenliğini gösterir. Bu yüzden de basit birer kumaş parçası olarak değerlendirilemezler. Uğruna canların feda edildiği manevi değeri yüksek milletlerarası birer semboldür.

Bayrakların devlet ve milletin egemenliğini göstermesinden öte hangi değerlere önem verdiğini ifade eden niteliği de vardır. Örneğin, Japonya bayrağındaki güneş Japonların tanrılarını sembolize ettiği gibi güneşin en üst değerleri arasında yer aldığını da anlatır. Benzer şekilde, bayrağında haç işaretine yer veren devlet ve milletlerin tarihinde ve geleceğinde Hristiyanlığın önemli olduğu söylenebilir. Keza, bayrağında hilal olan devletlerin devlet ve millet olarak İslam’a önem verdiği kolayca anlaşılır. Zira, hilal genel olarak halkı Müslüman olan devletlerin bayraklarında kullanılmaktadır ve hilalin İslamiyet’in bir simgesi olduğu ortak bir kabul haline gelmiştir. Bayraklardaki yıldız simgesi ise, birçok ülkede ortak kullanımdadır. Hilalin tek olması, yıldızların da çok olması gibi genel kabul olarak hilal sadece Müslümanlara has bir simge niteliğindeyken yıldız da birçok farklı din ve ideolojiye sahip devlet tarafından kullanılmaktadır.

Devlet ve milletlerin bayraklarında simgeleştirdikleri değerlere verdiği önem birbirinden farklıdır. Bunu iç hukuklarındaki düzenlemelere bakarak anlamak mümkündür. Türkiye Devleti’nin bayrağı Anayasa ile düzenlenmekle kalmamış, aynı zamanda değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen hükümler arasında yer almıştır. Anayasa’nın birçok hükmü değiştirilebilirken Türkiye Bayrağı’ndaki simgelerin ve renklerin değiştirilememesi, değiştirilmesinin teklif bile edilememesi bu simge ve renklerin vazgeçilmez değerini göstermektedir. Anayasa’nın 3. maddesinin 2. fıkrasına göre Türkiye Devletinin Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.  Buna göre, bayrağın rengi hiçbir zaman başka bir renge, örneğin maviye çevrilemeyecek, ay veya yıldızdan herhangi biri veya her ikisi bayraktan çıkarılamayacaktır. Ancak, sanat açısından bayrağın şekli üzerinde kanunla değişiklikler yapılabilecektir. İkinci bir sonuç olarak, tıpkı, başkentin Ankara yerine Brüksel olamayacağı gibi, hiçbir zaman Avrupa Birliği bayrağının Türkiye Bayrağı’nın yerini alması anayasal değişiklikler yoluyla mümkün olmayacaktır.

Bu durumda, Türkiye bayrağındaki simge ve renklerin temsil ettiği değerlerin anlaşılması çok daha zorunlu hale gelmektedir.  Hiç şüphesiz her ülkenin bayrağının ve milli marşının manevi değeri yüksektir. Ancak bizim kültürümüzde bayrağımızın ve milli marşımızın yeri daha bir farklıdır. İstiklal Marşı gibi anlamlı sözlere sahip milli marşı, ay-yıldızlı bayrağı gibi muhteşem ve soylu bir bayrağı olan, daha da önemlisi milli marşını ve bayrağını değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen anayasal bir hükümle koruyan devlet ve millet ya yoktur veya çok azdır. 

O halde nedir Türkiye Devleti Bayrağı’nın simge ve renklerinin anlamı? Sadece rastgele belirlenmiş herhangi bir anlam ifade etmeyen şekiller midir, yoksa belli değerlere sahip özel bir anlama sahip midirler? Buna ilişkin hukuki bir düzenleme var mıdır? Hangi mevzuata veya kimin yorumuna göre değerlendirilecektir? Bayrak Şairi Arif Nihat Asya Bayrak Şiiri’nde bayrağa hitaben “Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım” diyordu. Peki bundan neyi kastediyordu? Bayrağa hangi gözle bakıyor, bayrakta ne görüyordu? Mezarı kazılacaklar bayrağa hangi gözle bakanlardı? “Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim” dediği bayrağa herkes aynı şekilde mi bakmalıydı? Yasama, yürütme ve yargı organları ve de tek tek bütün vatandaşlar bu simgeleri nasıl anlamak veya hangi anlamına saygı duymak zorundadırlar? Bu konudaki yorumları öncelikle Anayasa çerçevesinde yapmak en sağlıklı ve doğru yöntem olacaktır.

Anayasa’nın 176’ncı maddesine göre Anayasanın başlangıç kısmı, Anayasa metnine dahildir. Anayasanın başlangıç kısmında “Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin” karşısında hiçbir faaliyetin korunma göremeyeceği ifade edilmiştir.  Anayasanın 3. maddesinin gerekçesinde de beyaz ay yıldızlı al bayrağın İstiklâl Harbimizden beri Türk milletinin millî marşı olan “İstiklâl Marşı” ile birlikte Türk Devletinin ve Milletinin etrafında toplandığı kutsal simgeler ve manevî değerler olduğu açıklanmıştır. Bilinmektedir ki, 1919 yılında Birinci Dünya Savaşı sonrası İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine dayanarak türlü bahanelerle Anadolu’yu işgale başlamış, ordusunun cephanesi elinden alınan Türk milleti zor durumda bırakılmaya çalışılmıştır. İtilaf donanması İstanbul’a, Fransızlar Adana’ya, İngilizler Urfa, Maraş, Samsun ve Merzifon’a, İtalyanlar Antalya ve Anadolu’nun güneybatısına yerleşmiştir. 15 Mayıs 1919’da İtilaf Devletleri’nin izniyle Yunan ordusu İzmir’e çıkarma yapmıştır. Bu durum karşısında Türk milleti, işgallere karşı Kuvayımilliye hareketini başlatmıştır. I. Büyük Millet Meclisi’nin ilk günlerinde kurulan hey’et-i irşâdiyyelerin, gezileri sırasında edindikleri izlenimler doğrultusunda Erkân-ı Harbiyye reis vekili Miralay İsmet Bey’e (İnönü) bir istiklâl marşına olan ihtiyacı belirtmeleri üzerine İsmet Bey meseleyi İcra Vekilleri Heyeti’nde ortaya koymuştur. Milli heyecanı koruyacak, milli azim ve imanı besleyecek, zinde tutacak bir marşın yazılmasını, ordu adına teklif etmiştir. Konu Maarif Vekâleti’ne havale edilmiş, daha sonra Mehmet Akif tarafından yazılan İstiklal Marşı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiştir. Nihayetinde Osmanlı Devletinden elimizde kalan son toprak parçası işgalcilerden kurtarılmıştır. Bu süreçte, Başkomutan Mustafa Kemal komutasındaki Türk ordusu işgalci Yunanları Anadolu’dan atmak için 26 Ağustos’ta Afyon’da “Büyük Taarruz”u başlatmış ve düşmanı Dumlupınar’da imha etmiştir. Büyük Taarruz’la Yunan orduları İzmir’e kadar kovalanmış, 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuş, İstiklal Harbi kazanılmıştır. İşgal birliklerinin bazı bölgeleri tamamıyla terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak Türkiye topraklarının geri alındığı günü temsil etmiştir.

Sakarya’da 22 gün 22 gece süren çarpışmaların ardından durdurulan düşman ordusunu tamamen yurttan atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 26 Ağustos 1922’de taarruza geçeceklerine dair harekât emrini verdiğine dair emir, Büyük Millet Meclisi İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey (Orbay) tarafından yurda duyurulması için Anadolu Ajansı’na gönderilmiştir. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivlerinde muhafaza edilen Rauf Bey (Orbay) imzalı 26 Ağustos 1922 tarihli belgede, “Bugün sabahdan itibaren Garb Cephesinde muharebe başlamışdır. Kahraman ordularımız, namus ve istiklal-i vatanı kurtarmakdan ibaret olan ulvi vazifeyi ifa içün tevfîkat-ı sübhaniyeye istinaden, tekmil cephede, cani ve müstevli düşmanla çarpışmakdadır.”, “Hadise, bu sabah Büyük Millet Meclisi’ne arz edilmiş ve meclis heyet-i umumiyesi amal-ı milletden mülhem olan ordularımızın muzafferiyetini Cenab-ı Hayru’n-nasirinden niyaz eylemişlerdir.”, “… tarih-i beşer muvacehesinde en lekesiz ve en mukaddes bir davânın tahakkuku uğrunda fî sebîlillâh îsâr-ı hûn eyleyen ordumuz içün nusret-i İlâhiyeyi tazarruʻ edelim;…” ifadelerine yer verilmiştir[1].

Görüldüğü üzere, İstiklal Marşının en zor durumda en çok ihtiyaç duyulan tarihi ve manevi değerlerden, milletin temel motivasyon kaynaklarından biri olduğu açıktır. Bu durumda, Türkiye Devletinin Bayrağındaki kutsal simgeleri ve manevi değerleri yorumlarken temel referansımız İstiklal Marşı’dır, İstiklal Marşı’ndaki bayrağa yüklenen anlamdır. Türkiye bayrağındaki simgeler İstiklal Marşı ile uyumlu olarak yorumlanmak zorundadır. 


[1] https://www.trthaber.com/haber/gundem/buyuk-taarruzun-sanli-baslangici-26-agustos-704053.html 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.